18 Eylül 2013 Çarşamba

"Sanatın amacı, insanı ölüme hazırlamaktır"

Her ölüm erken ölümdür derler. Bugün bir ölüm haberi ile daha sarsıldım. Dayım çok sevdiği eşini kanserden kaybetti. Yaklaşık 4 yıldır her günü umut dolu bir savaşı birlikte verdiler ancak sayılı nefesi buraya kadarmış yengemin.Ölüm için ne bir dakika önce olur, ne bir dakika sonraya kalır dedikleri gibi vakti gelen gidiyor, sırayla değil yazıyla. İnsan böyle anlarda sadece gidenin bir boşluğa düşmediğini başka bir aleme geçtiğini ve orada bir gün herkesin tekrar buluşacağını düşünerek, buna inanıp dua ederek dayanıyor ölümün soğuk yüzüne. 

Elbette ateş düştüğü yeri yakıyor, kaybınızın hayatınızdaki yeri kadar büyük bir boşluk beliriyor  yanı başınızda. Böyle anlarda insan gurbette olmanın zorluğunu bir daha yaşıyor. Uzakta olanlara en geç haberler ulaşıyor, ölen kişinin çocukları bile hastanızı görün diyerek çağırılıyor cenazeye. Memlekete gidenler bir acıyı hep beraber kucaklarken gurbette bir başına olanlar o acıları yalnız başına omuzluyor kah yükün altında kalıyor kah boğazında bir yumruyla yaşamayı öğrenmeye çabalıyor.Ve hayat bazen çok isteseniz de olmak istediğiniz yerde bulunmanıza fırsat vermiyor, sorumluluklarınız sizi bağlıyor.Ve yalnızlık ölümün soğukluğunu da alarak yanına kalbinize çöreklenen gri bulutları bırakıp içinizde başka yerlere gidiyor, gözünüzde yağmura dönüştüğünde.

Zaman her şeyin ilacı deseler de insan zamanla acısı soğurken hayatındaki boşluğun büyüdüğünü farkettiğinde, taziyeler sona erip gelen gidenin ayağı kesildiğinde anlıyor kaybının büyüklüğünü. 

On sekiz yıldır gurbette olan bir insan olarak çok ölüm haberi aldım. Her biri ayrı sarstı. Hatta bir gün memleketimde hiç tanımadığım bir belediye başkanı öldüğünde ve bunu haberlerde seyredip de ağlamaya başladığımda bir gerçeği anladım; insan her cenazede kendi ölümüne ağlıyor, hasta, yaşlı ne olursa olsun kimse ölümü kendine yakıştıramıyor ama hayatından akıp giden her cenaze ona bu gerçeği hatırlatıyor. Hatta sözün bittiği yer neresidir denirse, ölüm diyerek susmak en doğru cevap oluyor. Ölüm geldiğinde her şey anlamını yitiriyor, üzüldüklerimiz ne kadar saçma şeyler olarak karşımıza dikilirken sevinçlerimizin basitliği de bizi sükuta itiyor. 

Büyük sinemacı  Tarkovsky MÜHÜRLENMİŞ ZAMAN adlı eserinde,"... sanatın amacı, daha çok, insanı ölüme hazırlamak, onu iç dünyasının en gizli köşesinden vurmaktır. " diye bitirdiği paragrafın başında şöyle diyor: "Güzel gerçeğin peşinden koşmayanlardan kendini gizler. Sanatın anlamı ve varlık nedeni hakkında düşünmeye yanaşmadan onu ele alıp değerlendirmeye kalkanların ruhsuzluğu ne yazık ki, sık sık, kaba bir şekilde basite indirgenmiş birtakım sözlere neden olur: “Bunu hiç beğenmedim!”, “Hiç de ilginç değil!” Bunlar çok iddialı savlar, ama ne yazık ki gökkuşağını tanımlamaya çalışan doğuştan kör bir adamın savlarından hiç farkı yok! Bu kör insan, bir sanatçının edindiği deneyimlerden doğan gerçeği başkalarına açıklayabilmek uğruna çektiği acılara karşı tamamen duyarsızdır.
...
Yaşam, varolmak için kendine koyduğu hedeflere uygun bir ruh geliştirmesi için insana tanınmış bir süreden başka bir şey değildir ve insan gelişimi gerçekleştirmek zorundadır...
Sanıldığının aksine, sanatın işlevsel amacı, düşünmeyi teşvik etmek, bir düşünce iletmek ya da bir örnek oluşturmak değildir. Hayır, sanatın amacı, daha çok, insanı ölüme hazırlamak, onu iç dünyasının en gizli köşesinden vurmaktır "

 İnsanlar farklı yaradılışta olduğundan herkesin bamteline dokunan bir sanat dalı illa ki vardır. Sözlü kültürün yerleşik olduğu coğrafyamızda insanlar hayatın her aşaması için türküler yakıp ağıtlar tutarak kişisel menkibelerini yaşayıp geliştirme yoluna gitse de sinemadan edebiyata müzikten resime her sanat insanın ruhunu geliştirmek için var olmuştur. Ve yaşam da bu geliştirme sürecinde elimize bırakılmış, davranışlarımız konusunda özerklik tanınmış ancak sınırlı olduğunu bilsek de biteceği zamanı bilmediğimiz  hediye olarak sunulmuş her birimize.

Bu yaşam sürecinin en güzel yanı da ne biliyor musunuz tek rakibiniz kendiniz, geçmek zorunda olduğunuz kimse yok. Hayatınıza her giren çıkan bir figüran, sizin tepkilerinizi ölçmek için yolunuza dikilmiş birer imtihan. Bu sınavı geçince ikiniz de kazanabiliyor, takılınca ikiniz de ruhen gerileyebiliyorsunuz. En acı kayıpları yaşarken en fazla kazanan da olabiliyorsunuz.   

Dilerim hepimiz, ölüm bizi bulana kadar ruhumuzun gelişimini tamamlayıp ödül olarak sunulmuş bu yolculuğun hakkını verebiliriz.  

Bu gün yitirdiğim yengeme rahmet diliyor, hayat arkadaşını kaybeden dayıma ve sevgili kuzenlerime sabırlar diliyorum.  

HANDAN KILIÇ  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder