1 Şubat 2014 Cumartesi

DÖNGÜYE KATIL, DÖN SEN DE...





Yüksek lisans derslerimden biri (ki, en çok merak ettiğim dersti) YARATICILIK VE YENİLİK idi. Dolayısıyla dersin ilk konusu da değişim üzerineydi. Kimseyi teknik detaylarla yormak niyetinde değilim ama bireysel değişimin süreçleri üzerinde biraz durmak istiyorum:

Bireysel değişim ŞOK'larla ortaya çıkarmış. Mevcut yapı çöker ve insan şok yaşarmış. Önce inanmak istemezmiş. İnançsızlık sürecini depresyon izlermiş. Sonunda gerçeğin kabulü aşamasına gelinir, yeni beceriler elde edilir, rasyonellik sürecine erişilirmiş. Bu noktadan sonra yeni duruma uyum sağlanır ve bu bir süre böyle devam eder ardından ikinci şok gelir ve yeni bir değişim süreci başlarmış. Periyodik olarak bu dünyanın ekonomisinden bireyin yaşamına kadar uzanan bir döngü imiş.

Hayatın da döngüsel olduğu söylenir ya, hiçbir şey birbirinden bağımsız değildir. Benden yaşça epey büyük bir arkadaşımın hayatını izlerken çıkardığım dersleri bir gün ona anlattığımda düşüncelerimi zaten bilse de, ben anlatırken bir şey yakaladığını ifade etti: Kendi oluşum-değişim sürecini yaşarken haberi olmadan bir şekilde teması olan herkesi ve her yeri etkilediğinin farkındalığına erişmişti anlattıklarım üzerinden.

Mevlana da en önemli unsurun tekrar olduğunu ve dünyadaki herşeyin bir devinim içinde olduğunu anlatır ya. İşte bir zamandır ben de dikkat ediyorum, dinlediklerim, okuduklarım, yazdıklarım sanki hep birbirinin devamı. Oysa hiçbirini ben seçmedim. Hatta bu satırlar da planladığım konular değildi ama galiba insan süreçlere bırakmalı kendini ve ne olursa olsun dibe vurduktan sonra zirveyi göreceğini unutmamalı. Zirvede ise daima kalamayacağının bilincinde olmalı.

Yüksek lisans Hocamız, dersini anlatırken, kendini değiştirmek isteyenlerin, hayal gücü, vicdan ve öz bilinçe sahip olmaları gerektiğini de ifade etmişti. Bu noktada ELİF ŞAFAK'ın en çok satan romanlarından olan AŞK'ın kahramanı ELLA geldi hatırıma. Değişim öncesi sancıyı ciddi boyutlarda yaşaması ve dibe vuruşuna rağmen içinde değişime direnç gösteren negatif tepkilere yenilmişti önce. Kırk yaşındaydı, değişmek istiyordu ama değişimin getireceklerini istese de götürecekleri onu ürkütüyordu.Yıllardır saç modelini bile değiştirmemesi onun hayata bakışını yansıtmak için kullanılan bir imge olarak çıkıyordu karşımıza.

Ve sonra birgün bir "şok" ile düştü değişim çarkının içine. Niye o kadar beklemişti? Çünkü değişimin gerçekleşmesi için sürecin dolması gerekliydi. Ve bu noktada dua etti Ella." Bana hakiki bir aşk ver- ver ki kurtulayım bu sıkıntıdan, sıkışmışlıktan- ya da beni öyle duyarsız yap ki hayatımda aşk olmayışını umursamayayım."

İşte böyle, 18. Kuralda diyor ya Elif Şafak; "Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir." Evet yeryüzünde ve uzayda yer alan tüm sistemlerden ekonomiye, işletmelerdeki süreçsel döngüden, insanın maddi manevi imtihanları olan ruhsal devinime kadar hepsi mükemmel bir düzende işlemekte ve birbirinin örnekleri olmaktadır.Yani kısacası herşey birbirine bağlanmıştır. Domino taşları gibi yerinden oynatılan her taş bir diğerini etkilemektedir. Kirletilen çevre sağlığı bozmakta, sağlık harcamaları artarken çalışma performansı düşmekte, ekonomi yavaşlamasın diye teknik yatırımlar artırılmakta, böylece daha az insana ihtiyaç olduğundan işsizlik ortaya çıkmakta, sanayileşme arttıkça çevre daha da çok kirlenmektedir ve bir şekilde bu devinim böyle sürüp gitmektedir.

Öyleyse değişime direnmemeli, değişmek isteyip de değişemediğimize hayıflanmamalı, eskiler gibi demeli, her şeyin bir vakti, saati var... Dilerim ihtiyacımız neyse vakti çabuk gelir ve değişimi kabullenmek zihnimizin içinde bir ferahlık sağlayarak kalbimizi güçlendirir. 

HANDAN KILIÇ  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder